İçeriğe geç

Pavlov modeli nedir ?

Pavlov Modeli Nedir? Edebiyatın Dönüştürücü Hafızasında Bir Deneyin İzleri

Kelimeler bazen bir çanın sesi gibidir; insanın içinde yankılanır, onu uyarır, harekete geçirir. Edebiyat da tıpkı Pavlov’un deneyindeki o ünlü çan gibi, duygularımızı koşullandırır, belleğimizi şekillendirir, bizi hatırlamaya ve hissetmeye davet eder. Bir yazarın dili, bir köpeğin salyasına değil, bir insanın içsel dünyasına, bilinçaltına tepki üretir. İşte bu yüzden Pavlov modeli yalnızca bir psikoloji terimi değildir; aynı zamanda edebiyatın ruhuna işlemiş derin bir metafordur.

Davranışın Bilimsel Temeli: Pavlov Modeli

Pavlov modeli, Rus fizyolog Ivan Pavlov’un 19. yüzyılın sonlarında yaptığı klasik koşullanma deneyine dayanır. Pavlov, köpeklerin yalnızca yiyeceği gördüklerinde değil, yemekle ilişkilendirdikleri sesleri duyduklarında da salya salgıladıklarını fark etti. Bu gözlem, insan davranışlarının da çevresel uyarıcılara bağlı olarak şekillenebileceği fikrini doğurdu. Kısaca Pavlov modeli, bir organizmanın belirli bir uyarıcıya (örneğin bir ses) otomatik bir tepki (örneğin salya salgısı) geliştirmesini açıklayan öğrenme biçimidir.

Ama bu modeli edebiyatın aynasına tuttuğumuzda, karşımıza yalnızca biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda insanın iç dünyasındaki koşullanma hikâyesi çıkar.

Edebiyatta Koşullanma: Kelimelerin Büyüsü ve Duygusal Tepkiler

Bir roman okurken kalbimizin sıkıştığı, bir şiirde gözlerimizin dolduğu anları düşünelim. Bu tepkiler de bir tür koşullanmadır. Edebiyat, insanın duygusal belleğini eğitir; bir kelimeye, bir imgeye, bir temaya karşı koşullanmış duygusal refleksler yaratır. Tıpkı Pavlov’un köpekleri gibi, biz de “sevda” kelimesini duyduğumuzda geçmiş bir aşkı hatırlarız, “ölüm” geçtiğinde içimizde bir hüzün belirir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur” romanında Mümtaz’ın her duygusal çalkantısında duyulan İstanbul’un sesi, Pavlov’un çanı gibidir. Şehir, bir uyarıcıya dönüşür; aşk, kaygı ve özlem aynı melodinin farklı yankıları olur. Bu yönüyle Pavlov modeli, karakterlerin içsel dönüşümünü anlamak için edebiyatta güçlü bir metaforik araçtır.

Karakterlerin Davranışında Pavlovcu İzler

Dostoyevski’nin Raskolnikov’u, “Suç ve Ceza” romanında içsel bir Pavlov deneyinin kahramanıdır adeta. Her cinayet düşüncesinde, zihninde çalan o görünmez çan, vicdanının yankısıdır. Raskolnikov’un davranışları, suçluluk duygusuyla koşullanmıştır. Her ses, her gölge, onu kendi iç cezalandırma döngüsüne sürükler.

Benzer şekilde, Kafka’nın “Dava”sında Josef K.’nın sürekli gözlenme ve yargılanma hissi, toplumsal koşullanmanın ürünü gibidir. İnsan, görünmeyen otoritelerin çan sesine koşullandırılmıştır. Pavlov’un modeli burada yalnızca biyolojik değil, sosyolojik bir çerçeveye dönüşür: Toplum, bireyi belirli davranış kalıplarına iten dev bir laboratuvardır.

Pavlov Modeli ve Modern Anlatıda Dönüşüm

Modern edebiyatta, özellikle postmodern metinlerde, Pavlov’un modeli çoğu zaman ters yüz edilir. Yazarlar, okuru koşullandırmak yerine, onun koşullanmış reflekslerini kırmayı amaçlar. Bilincin akışı tekniği, bu anlamda bir başkaldırıdır; okuyucu, olay örgüsünün çanına değil, karakterin bilinçaltının yankısına tepki verir.

Virginia Woolf’un “Deniz Feneri” romanı, bu kırılmanın en zarif örneklerinden biridir. Karakterlerin iç monologları, Pavlov’un laboratuvarındaki düzenin tam tersidir: Kaotik, özgür ve sezgisel. Pavlov’un köpeği salya salgılarken, Woolf’un karakterleri anlamın peşinde sessizce titrer. Burada uyarıcı artık dış dünyadan değil, iç dünyanın dalgalarından gelir.

Edebiyatın Çanı: Okurun Koşullanması

Pavlov modeli, yalnızca karakterleri değil, okurları da içine alan bir döngüdür. Her edebi metin, okurda bir yankı yaratır. Bir yazarın sesi, bir çan gibi zihinlerimizde çalar. Her yeni metinde aynı kelimeler, farklı duygular uyandırır; çünkü her okuma, yeni bir koşullanmadır.

Belki de edebiyatın büyüsü burada gizlidir: Her metin, bizi yeniden koşullandırır; bir kelimeye, bir anıya, bir sessizliğe farklı bir anlam kazandırır. Edebiyatın Pavlov’u, belleğimizdir; metinler ise onun deney tüpleridir.

Sonuç: Pavlov Modeli ve Anlatının Sonsuz Deneyi

Edebiyat, Pavlov’un bilime kazandırdığı modeli insana geri verir — ama bu kez kalp düzeyinde. Her anlatı, insanın duygusal öğrenme biçimlerinin bir laboratuvarıdır. Her karakter, bir uyarıcıya, her okur ise bir tepkiye dönüşür. Pavlov modeli, bu anlamda insanın hem bilimsel hem de edebi hikâyesinin özüdür: Koşullanmanın değil, dönüşümün modelidir.

Senin Çanın Ne Zaman Çalıyor?

Yazının sonunda belki de şu soruyu sormalıyız: Hangi kelime sende yankılanıyor? Hangi hikâye seni koşullandırdı?

Yorumlarda kendi edebi çağrışımlarını paylaş; belki de hepimizin içindeki Pavlov, kelimelerin gücüyle yeniden uyanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino beylikduzu escort beylikduzu escort avcılar escort taksim escort istanbul escort şişli escort esenyurt escort gunesli escort kapalı escort şişli escort
Sitemap
prop money